16 Ocak 2010 Cumartesi

PARANORMAL ACTIVITY

Evimizde dolaşan hayaletler
ATİLLA DORSAY

16.01.2010
İşte bir sinema olayı... İsrail kökenli genç bir Amerikan yönetmeninin kendi evinde, arkadaşlarıyla birlikte çektiği ve sadece 11 bin dolara malolan bir filmin, üç yıllık bir maceradan sonra Paramount şirketince dağıtılması ve 100 milyon doları aşan hasılatıyla rekor kırması... Ama işte böyle. Çok filme nasip olmaz belki ama en azından Blair Witch Cadısı örneğinden yola çıkıp yapılan bu filme nasip olmuş. Çünkü film gerçekten ürkünç. Hele Blair Witch balonuyla kıyaslanmaz bile... Genç bir çiftin başbaşa yaşadıkları eve giren kamerayla birlikte önceden farketmedikleri garip şeyler (gürültüler, feryatlar, ayak izleri, eski resimler, vs) duyup görmeye başlamaları ve giderek evde varolduklarına inandıkları bir ruh (ya da cin) tarafından tutsak edilmeleri... Genç yönetmen Peli, tümüyle dijital çekilmiş, kalitesiz görüntülerden oluşan filminde belki çok yeni bir şey söylemiyor. Öyle ya, genç bir kıza bela olan ruh öyküsü bizde bile anlatıldı (Musallat filminde). Ama yönetmenin kamerasına egemenliği, korku efektlerini gıdım gıdım ama ustaca kullanışı ve adeta üç kuruşluk malzemeyle eriştiği ürkünçlük düzeyi yadsınamaz. Hele o final... Demek ki, korkunun gerçek meraklı-larına yine sinema yolları gözüktü!

PARANORMAL ACTIVITY ***

Yönetim ve senaryo: Oren Peli
Görüntü: Denis Rouden
Oyuncular: Katie Featherston, Mark Fredrichs, Ashley Palmer. Amerikan filmi.

KİM KİMİNLE NEREDE? (Whatever Works)

Allen'ın yaş farkına dayalı aşk komedisi
ATİLLA DORSAY

16.01.2010
Woody Allen yine formunda. Ve bizlere 75 yaşından beklenmeyecek kadar şen, zıpır ve alaycı bir film sunuyor. Ancak öylesine tipik bir Allen filmi ki bu, benim gibi sevenlerini mest ederken, sevmeyenlerini çileden çıkarabilir! Allen yıllar önce yazdığı bu senaryoyu olasılıkla kendisi için düşünmüştü. (Gerçi ünlü TV kişiliği Larry David için yazdığını söyleyenler de var). Filmdeki Boris karakteri öylesine Woody benzeri ki... Alaycı, sarkastik, geveze, gözlemci... Tüketim toplumunu zekasıyla yerle bir etmeye çalışırken, modern sanattan modern ahlaka, kapitalizmden modası geçmiş sosyalizme, sanat sinemasından rock müziğe herşeyi hedef tahtasına yerleştiren keskin bir zekâ. Bulduğu herkese (bu arada nasılsa gördüğü biz seyircilere!) sürekli hayat dersleri vermeyi seviyor. Bunca laf ebeliği, yer yer yorucu da olabiliyor. Ama esprilerin tadına vardığınız anda, film saat gibi işliyor. New York'daki oldukça sefil dairesinde bohem hayatı sürmeyi seçmiş eski fizik bilgini Boris Yellnikoff (bir zamanlar Nobel'in eşiğine bile gelmiştir), artık günlerini bir avuç dostuyla kahvede gevezelik etmek veya parklarda satranç dersleri vermekle geçirir. Ama günün birinde sokakta rastladığı tümüyle çaresiz gözüken bir taşralı kızı evine aldığında, işler değişir. Melodie hayata pembe gözlüklerle bakan cıvıl cıvıl bir genç kızdır. Kaşarlanmış ve acılaşmış Boris'e kimi dersler vermeyi başarırken, Boris de genç kıza çok şey öğretecektir. Tipik bir vodvil konusundan yola çıkan film, yine de çok özgün olmayı beceriyor. Yaşlılığın hüznüyle gençliğin enerjisi kadar, New York Yahudi mizahıyla tipik bir Avrupalı bakışı da ustalıkla harman ediliyor. Kendisi de verimli bir yazar/yönetmen ve oyuncu olan ve TV'de Seinfeld dizisinin yönetmeni olarak parlayan Larry David'in de katkıları var kuşkusuz... Ama birçok şey, tipik Allen. Örneğin klasik sinema sevgisi: Sinema perdesine yansıyan Welles filmi Touch of Evil'dan (Bitmeyen Balayı) Fransız filmlerine övgüye... Eşcinselliğe bakış ise sanki Blake Edwards'ı (özellikle Victor Victoria'yı) akla getiriyor. Üstelik yaşlı erkek-genç kadın ilişkisi zaten Allen'in hayat hikâyesi değil mi? Diane Keaton'dan Mia Farrow'a veya hâlâ eşi olan Koreli Soon-Yi §Previn'e? Ve de kimi unutulmaz sahneler. Örneğin Beethoven'in 5. Senfoni'si başladığı anda, o ünlü dört vuruşun hemen ardından kapının da aynı tempoyla vurulması... Veya New York'ta aşkı, sanatı ve fotoğrafçılığı keşfeden taşralı annenin, sonunda tam bir bohem ressama dönüşmesi. Yok yok, önyargılarınızı unutup bu filme bir göz atın...

KİM KİMİNLE NEREDE? ****
(Whatever Works)
Yönetim ve senaryo: Woody Allen
Görüntü: Harris Savides
Oyuncular: Larry David, Evan Rachel Wood, Patricia Clarkson, Ed Begley Jr., Adam Brooks. Amerikan filmi.

AKLI HAVADA (Up in the Air)

Tüllere sarılmış bir başyapıt
ATİLLA DORSAY

16.01.2010
Ne yaman bir film, ne şaşırtıcı bir sürpriz. Tam anlamıyla sağ gösterip sol vuruyor. Sıradan, hatta hafiften sıkıntılı bir romantik komedi gibi başlıyor. Ama bir süre sonra yaşamsal temalara uzanıyor ve umulmadık düzeyde önemli dersler veriyor. Eğlendirmeyi de unutmaksızın... Film bizlere orta yaşı aşmak üzere olduğu halde hâlâ çok yakışıklı ve enerjik bir adamı tanıtıyor. İşi, ekonomik kriz çerçevesinde küçülen şirketler için ABD'yi bir ucundan öbürüne dolaşmak ve işten çıkarılanlara bu müjdeyi vermektir. En zararsız biçimde olmasına gayret ederek... Ama yine de zararı kesinlikle önleyemez: Kimileri intihara dek giden... Bu arada hayatına iki kadın birden girer. Biri, uçuşlarında tanışıp kısa süreli maceralar yaşadığı çekici kadınların bir yenisi. Ötekisi ise şirkette tasarruf yapmaya çalışan ve bu nedenle kendi bitmeyen seyahatlerini bitirmeye azmetmiş safça bir genç kız... Film, sırtını çok sağlam bir romana dayamış. Senaryo öylesine iyi yazılmış ki... Tüm sıradanlığı içinde başlayan hikâye, giderek modern sanayi toplumlarındaki insan yalnızlığının sergilenmesine dönüşüyor. Oradan da kapitalizmin amansız bir eleştirisinde, sanki Michael Moore'la buluşuyor. Çağdaş bir Clark Gable gibi duran George Clooney'nin harika biçimde yansıttığı Ryan Bingham karakteri, aslında tümüyle insaf dışı olan işini incelikle yapmaya çalışırken, hayatındaki boşluğu kavramaya başlıyor. Çünkü gününü gün etmek iyidir de, herkes için, hatta en güzel/yakışıklı ve en kendinden emin olanlarımız için bile, yalnızlık korkulacak bir akıbettir ve bir aşk, bir eş, bir yuva arayışı neredeyse kutsaldır. Film çok verilmiş bu mesajı, çok işlenmiş bu temayı taptaze ve zekice sunmanın meyvalarını topluyor. Filmde yer yer sağlam gözlemlere dayanan unutulmaz bölümler var. Örneğin tüm o evlenme bölümü, başlı başına bir mini başyapıt. Tüm uçak ve havaalanı bölümleri de ustaca tasarlanıp çekilmiş. Oyuncularsa çok iyi. Tüllere sarılıp gizlenmiş bu başyapıtı keşfetmeye çalışın.

AKLI HAVADA ****
(Up in the Air)
Yönetmen: Jason Reitman
Senaryo: J. Reitman, Sheldon Turner
Görüntü: Eric Steelberg Müzik: Rolfe Kent
Oyuncular: George Clooney, Vera Farmiga, Anna Kendrick, Jason Bateman, Amy Morton, J.K. Simmons, Sam Elliott. Amerikan filmi.

KAPTAN FEZA

Ümit Ünal'dan kara-film denemesi
ATİLLA DORSAY
ATİLLA DORSAY
16.01.2010
Ümit Ünal verimli bir döneme girdi. Bir Hasan Ali Toptaş uyarlamasından (Gölgedekiler) sonra, bu kez bir tür kara-film denemesine soyunuyor. Ama adının ima ettiği gibi fantezi yanı güçlü bir komedi değil, hayli romantik, hatta lirik olmaya çalışan bir film bu... Film, bir mafya patronunun yanında vurucu olarak çalışan 40 yaşlarında bir adamın öyküsü. Patronun, adamlarından birine kaçan sevgilisini infaz etmek için yolladığı iki kişiden biri. Ama işler karışıyor ve kahramanımız kendisini bir çanta dolusu parayla birlikte, İstanbul'un kıyısında küçük bir evin içinde buluyor: yaralı olarak... Evde yaşlı bir kadınla birlikte sürekli TV ekranında aynı eski Türk filmini izleyen altı yaşlarındaki küçük kız torunu ve bir de genç kız vardır. Çocuk onu filmdeki Kaptan Feza sanıyor çünkü kaptanı adamın eskiden oyunculuğu denemiş olan rahmetli babası oynamaktadır! Bu arada patron ve adamları elbette paranın peşine düşecektir. Film, düzgün biçimde anlatılmış bir polisiye olmaktan öteye gitmiyor. Ünal'ın asıl sorunu, gerçekçi bir polisiyeyle gerçeküstücü yanları olan ve fantezi de içeren özgün bir kıvam arasında duraksaması olmuş. Keşke ikincisini seçseydi... Yönetmenin mekân kullanımı, kadrajları ve kendi senaryosunu resimlemesinde herhangi bir hata yok. Ama pek bir özellik de yok. Hakan Karahan geç başladığı sinemada bu yaştan sonra yıldız olur mu, şüpheli. Ama bakışlarıyla oynayan güvenilir bir oyuncu olduğu söylenebilir. Deneyimli Meral Okay'ın yanısıra, evdeki genç ve küçük kızları oynayan Mine Tugay ve Dila Bölükbaş umut vaad eden yeni yüzler. Bir Philip Glass tınısıyla, hiç durmadan dım-dım çalan tekdüze bir fon müziği ve sıradan görüntüler, pek bir katkıda bulunmuyor. Rahatça izlenen ama iz bırakmayan bir film...

KAPTAN FEZA **
Yönetim ve senaryo: Ümit Ünal
Görüntü: Feza Çaldıran Müzik: Candan Erçetin, Alper Erinç
Oyuncular: Hakan Karahan, Meral Okay, Ahmet Mümtaz Taylan, Mine Tugay, Dila Bölükbaş, Umut Karadağ, Caddaş Söz, Mustafa Uzunyılmaz, Ebru Demirci. Narsist Film yapımı.

PITIRCIK (Le Petit Nicholas)

Belçika mizahından evrensel güldürüye
ATİLLA DORSAY
ATİLLA DORSAY
16.01.2010
Rene Goscinny ile Jean-Jacques Sempe ikilisini, ilkinin yazıp ikincisinin resimlediği çok ünlü çizgiromanlarla tanıyoruz: Asterix veya Red Kit gibi. Bu kez roman olarak kalan çok ünlü bir çocuk eseri söz konusu. Bu sekiz kitaplık seriye ben yaşım gereği ilgi duymadım. Ama küçük Nicholas'nın bizde Pıtırcık olduğunu ve bu kitapların birkaç kuşaktır çok okunduğunu biliyorum. Ve işte bunlardan yapılan ilk film ülkemizde. Film, küçük Pıtırcık'ı bize tüm çevresiyle tanıtıyor. Şefkatli ama beceriksiz bir anne, şair görünüşlü, oysa bir büroda çalışan ve patronunun gözüne girmeye çabalayan dalgın bir baba. Birbirinden eksantrik ve sevimli okul arkadaşları, hocaları ve mahalle esnafı. Öylesine hoş bir mahalle ki, karşımızda sanki bir çizgi-romandan fırlamış gibi duruyor. Film, Goscinny-Sempe ikilisinin önceden bildiğimiz ortak yapıtları düzeyinde. Son derece akıcı bir mizahı, çizgiromana yakın bir görselliği ve karikatürle gerçek arası oyuncuları var. Ve de araba yarışı veya akşam yemeği gibi gerçekten güldüren bölümleri. Film, bu bereketli haftanın tek çocuk filmi olmakla kalmıyor, son günlerdeki yerli komedi furyasında çaresiz kalan ve çocuklarını götürüp götürmemeye karar veremeyen ana-babalar için mükemmel bir alternatif oluşturuyor. Hiçbir küfür veya kabalığa başvurmadan güldürmesiyle...

PITIRCIK ***

(Le Petit Nicholas)
Yönetmen: Laurent Tirard
Senaryo: L. Tirard, Gregoire Vigneron
Görüntü: Denis Rouden Müzik: Klaus Badelt
Oyuncular: Maxime Godart, Valerie Lemercier, Kad Merad, Sandrine Kiberlain, Daniel Prevost, Michel Galabru, Anemone. Fransız filmi.

SHERLOCK HOLMES

Ünlü hafiye Holmes'un yeni gençliği
ATİLLA DORSAY
16.01.2010

Sherlock Holmes dönüyor. Sir Conan Doyle'un 19. yüzyıl sonlarından itibaren yarattığı ünlü hafiyenin serüvenleri, sinemada hep ilgi görmüştü. Özellikle 40'larda Universal şirketi, Basil Rathbone-Nigel Bruce ikilisinin Holmes ve ayrılmaz arkadaşı doktor Watson'u oynadıkları bir seri küçük film çekmişti. Sonra bu serüvenler daha ciddi ilgilere de konu oldu. Billy Wilder'in unutulmaz Sherlock Holmes'un Özel Yaşamı gibi. Yıllar önce Ateşten Kalbe, Akıldan Dumana ve Kapışma filmleriyle tanıdığımız, bir dönemde kendisini eşi Madonna'ya adayan ve en son RocknRolla adlı çok hoş filmi sinemalara gelmeden DVD'si çıkan Guy Ritchie'nin yeni filmi, bu özel kişiliğe çok modern bir yaklaşım getiriyor. İnternette dendiği gibi "bu artık dedenizin Sherlok Holmes'u değil..." Peki kimin Sherlock Holmes'u? Ünlü detektifin tipik İngiliz bir polisiye atmosferi içinde, karanlık ve şüpheli bir Victoria dönemi Londra'sında suçlular, katiller, dâhi kriminellerle yaşadığı serüvenler hep ilgi çekecek türden değil mi? Kuşkusuz öyle. Bu kez Holmes ve Watson, şeytani törenlerle adam öldüren ve 'kara büyü' yapan bir soyluyu, son cinayeti üzerinde yakalayıp idama gönderiyorlar. Ama bir süre sonra adamın mezarında olmadığı farkediliyor. Lord Blackwood gerçekten de mezardan kaçmıştır ve hedefi ünlü İngiliz parlamentosu olan yeni bir kitlesel kıyım hazırlamaktadır. Bu arada Irene Adler adlı çok çekici bir kadın suçlu da Holmes'un yanıbaşında yer alır. Film, son dönemin en 'stilize' aksiyonlarından biri. Açılıştan itibaren film ekibinin yarattığı 19. yüzyıl Londra'sı bir sinema harikası olarak karşımıza çıkıyor. Holmes'u yalnız düşünen değil, gayet iyi dövüşen bir eylem adamı olarak sunan tüm aksiyon sahneleri görkemli, milimetrik bir kurguyla verilmiş tüm o kavgadövüş bölümleri baş döndürücü. Özellikle Holmes'un en kritik anlarda stratejisini kafasında planlaması, süper-hızlı bir kurguyla veriliyor ve sonra eylem gerçekleşiyor. Bu buluş da hoş. Oyuncular ise süper. Robert Downey Jr. ve Jude Law ikilisi öylesine bir uyum içinde ki... Ara yerde karı-koca kavgalarını andıran sürtüşmeleri de hayli leziz. Acaba onlar, kimi zaman iddia edildiği gibi gerçek bir "çift" miydiler? Aradaki kadınlara karşın, bu hiç de imkânsız gözükmüyor! Ama bu gerçekten de belki biraz aşırı modern bir yorum. Öyle ki, o pek ünlü "Elemanter, sevgili Watson" lafı bile bir kez olsun geçmiyor! Ayrıca kendi adıma Holmes'in o üstün zekasıyla yaptığı çözümlemelerin, küçücük ayrıntıları gözlemleyip tümevarım yöntemiyle sonuca ulaşmasının filmdeki gibi ultra-hızlı biçimde değil, daha tadını çıkara çıkara verilmesini, seyirciye bunlar üzerinde düşünme payı bırakılmasın tercih ederdim. Çünkü tüm bu tür romanlardaki gibi, işin özü ve eserin en keyifli anı budur. Ama işte, modernleştirme böyle bir şey: Bir kez başlarsanız duramazsınız ve o çaba sizi alıp sürükler...

SHERLOCK HOLMES ***
(Sherlock Holmes)
Yönetmen: Guy Ritchie
Senaryo: Michael Robert Johnson, Anthony Peckham, Simon Kinberg
Görüntü: Philippe Rousselot Müzik: Hans Zimmer
Oyuncular: Robert Downey Jr., Rachel McAdams, Jude Law, Mark Strong, Kelly Reilly, Eddie Marsan, James Fox. Warner Bros filmi.

4 Ocak 2010 Pazartesi

REST (The Card Player)

Cinayetlerin ardındaki sır perdesi
Cinayetlerin ardındaki sır perdesi


Polisle kedinin fareyle oynadığı gibi oynayan seri katilin hikayesi yönetmenin eski filmlerini aratıyor.

Dario Argento dönüyor. Ama 64 yaşındaki (1940 doğumlu) yönetmen, bu yeni filminde, bırakınız asıl ününü yapan "Kristal Tüylü Kuş", "Dokuz Kuyruklu Kedi" ya da "Suspiria" gibi filmleri, son döneminin "Opera" ya da "Stendhal Sendromu" gibi filmlerini bile mumla aratıyor. Roma'nın göbeğinde, hemen tümüyle İtalyan oyuncularla, ama nedense İngilizce çekilmiş bu film, polisle kedinin fareyle oynadığı gibi oynayan bir 'seri katil'in öyküsünü anlatıyor. Kaçırdığı tercihen turist genç kadınların hayatı konusunda polisle bilgisayarda poker oynamayı seven çılgın katilin peşindeki çember git gide daralıyor. Ve de- Argento'nun yine belli bir mekan duygusu var. Özellikle Roma sokak ya da meydanlarını (tercihen gece) gösteren, bir şatonun ya da evin içinde çekilmiş kimi bölümlerde... Ama hikayesi ayakta durmuyor, oyuncuları birbirinden kötü, üstelik ölen kadınların cesetleri üzerinde yapılan 'inceleme' sahneleri, gerçekten de hiçbir yüreğin kaldıracağı cinsten değil. Korku sinemasının usta sayılmasa da bir zamanlar belli ölçüde ilgi görmüş bu eski bezirganına artık veda zamanı geldi galiba...

REST *
(The Card Player) Yönetmen: Dario Argento
Senaryo: Franco Ferrini, D. Argento
Görüntü: Benoit Debie
Müzik: Claudio Simonetti
Oyuncular: Liam Cunningham, Stefania Roc